Uzun zamandır çok konuda soru birikti, biliyorum…

Aslında yazmayı, anlatmayı çok seviyorum ama keşke biraz daha fazla zamanım olsa da yazabilsem, şu ara ilgilenmem gereken o kadar çok şey var ki… Arada instagramdan sorulara yanıt vermeye çalışıyorum ama çoğu zaman instagrama bile giresim gelmiyor… Merak etmeyin sorularınızı aklımın bir köşesinde tutuyorum. Fırsatım oldukça da yazıyorum. Bugün de size geçenlerde bahsettiğim ve ayrıntılarını merak ettiğiniz hukuk savaşımı anlatacağım. Almanya’da hamilelik ile başlayan yazı dizimin bu 2. bölümünde Almanya’da hukuktan bahsedeceğim. “Bu ülkede adalet yok” sözü Almanya için de geçerli mi değil mi hep beraber öğreneceğiz… 

Peki sizce?….

Almanya’ya göçün ana şartlarından birisi dil öğrenmek, gelme şeklinize göre dil seviyeniz değişse de genel olarak her gelenden beklentileri temel Almanca bilgisine sahip olması… Zaten günlük hayata katılabilmeniz için bunu en kısa sürede yapmanız şart, özellikle Berlin gibi kozmopolit bir şehirde yaşamıyorsanız Almanca’ya günlük hayatta çok ihtiyacınız olacak demektir. 

Ben Almanya’ya ilk geldiğimde oturumumu alırken yabancılar şubesi integrasyon kurslarına katılabilmem için bir yazı verdi. İntegrasyon kursları göçmenlerin sisteme aşina olmaları için düzenlenen bir kurs, dil ile başlıyor ve son aşamada Almanya’daki yaşamı ve bazı kanunları öğreniyorsunuz. Seviyenize göre sizi uygun olduğunuz kursa yerleştiriyorlar.

Ben geldiğimde ileri düzey dil sertifikam olduğu için kurs yetkilileri bana direk politika kursuna katılabileceğimi, bu kursun devlet tarafından karşılanacağını, hatta tramvay ile gelmek zorunda kalacağım için yol paramın dahi ödeneceğini söylediler. Ben de “ee iyiymiş, bana da değişiklik olur, gelirim madem” deyip kursa katılmaya karar verdim. 

Almanya’ya gelir gelmez aynı zamanda işe başlamıştım. Kursa da sadece ilk gün gittim, kurs aslında zevkli ve öğreticiydi fakat katılımcılar şu ana kadar beraber eğitim aldığım öğrenci profilinden pek bir farklıydı. Yanlış anlaşılmasın, kimseyi küçük gördüğümden değil ama benim o grupla beraber öğrenebileceğim bir şey olmadığını hissettim, bu nedenle ihtiyacım olan kitapları satın alıp çıktım. Kursta öğretilenler Almanya’nın tarihi, yasalar, şimdiki hükümet vs gibi aslında zevkli konular olsa da dünyanın çeşitli ülkelerinden gelmiş arkadaşlarıma uyum sağlayamayacağımı görmüş olmam sonucu bu karara varmıştım.

Vakit buldukça karıştırdığım sayfalarda ileride işime bu kadar yarayacağını o zamanlar hiç tahmin etmediğim Alman anayasasına ait birkaç madde öğrenmiştim. Sınavı da başarılı bir şekilde verip sertifikamı aldım.

O arada çalıştığım işimden ayrılmış, denklik işlemlerimi tamamlamış, kısa bir süre bir hastanede çalıştığımı yine bu yazımda anlatmıştım. Eve döndükten sonra bir süre hamilelik ve sağlık sorunları vs ile mücadele ettikten sonra artık bunalıp tekrar çalışmaya karar vermiştim, hamileliğimde hem beni yormayacak hem de eğleneceğimi düşündüğüm birkaç işe başvurdum.

Şimdi gelelim politika kursunda öğrendiğim bilgilere;

*Almanyada anneler yasa ile korunuyor. Bir işveren bir kadını hamile olduğu veya anne olduğu için işe almazsa buna “diskriminasyon” deniyor. İşten çıkarırsa demiyorum, çünkü gebeler tam yasa ile korunuyor ve deneme süresinde de olsalar, başarısız da olsalar, işe gidemeseler dahi işten çıkarılmaları mümkün değil. 

*Teoride bu böyle de olsa hamile bir kadına seni hamile olduğun işe almıyoruz demeyip başka bahanelerle reddedenler olacağı da gözönüne alınarak ek bir yasa daha konulmuş. Buna göre iş görüşmesinde bir kadın hamile olduğunu gizleyebilir, çocuk isteği olup olmadığı sorusuna “bu soruyu yanıtlamama hakkım var” veya “bu soruyu yanıtlamak istemiyorum” diye cevaplayabilir. 

Ben yalan söylemeyi beceremeyen, ve hatta bu yeteneğe sahip olmayı hiç istemeyen bir insanım. İş görüşmesinden önce çevremin “sorarlarsa gizle” demelerine rağmen(bu bir önceki işimde daha fazla yapılan bir baskıydı) sorarlarsa söyleyecektim, fakat genel olarak kimse bu soruyu sormuyor, en fazla sorulan soru çocuğunuz var mı, çalışma saatleriniz esnek mi olabiliyor. 

İş başvurularına bazen hemen ertesi gün yanıt alsanız da bazen cevaplar 1-2 ayı bulabiliyor. Bu süreçte başvurduğum işlerden en favorim olanına yaklaşık 15 gün sonra yanıt geldi ve görüşme günü 4 aylık hamileydim, hafif de göbeğim vardı fakat kimse incelemediği için dikkat çekmedi. Normalde Almanya’da bir işi almadan önce size bir veya birkaç gün deneme günü yaptırıyorlar. O gün/günlerde hem siz kendinizi o işte denemiş oluyorsunuz, hem de onlar sizi denemiş oluyor, böylece imzalar atılmadan net bir karara varmış oluyorsunuz. Şu ana kadar görüştüğüm her işte deneme günü yapmış olsam da bu işte (içimdeki cevheri fark etmiş olsalar gerek) direk işe alındığımı belirttiler, ben de gebeliğim anlaşılmadan işe kavuşmuş olduğuma sevindim. Gerekli belgeleri aldım, insan kaynakları bana firmanın kontratımı göndereceğini, bir sonraki ayın başında da işe başlayabileceğimi belirtti. 

Sonraki 2 hafta kontratımı bekledim, kontratım gelmedi, ay sonu yaklaşırken firmadan biri arayarak kontratımı gönderdiklerini, Pazartesi işe başlayabileceğimi söyledi. Daha sonra şube de beni aradı, mesai başlangıcımı bildirdi, ben de bana tebliğ edilen tarihte işe gittim. 2 gün keyifle çalıştım, takım arkadaşlarım kibar ve keyifli insanlardı, ben de işimden gayet memnundum. 2. günün sonunda hala kontratım gelmemişti, buna rağmen birkaç evrak doldurmam gerekti, bu evraklar arasında çalışanların annelik hakları ile ilgili de bir belge vardı. Şef de bana “hamile olduğunda bize bildirmelisin ki seni koruma altına alalım” dedi, ben de “ben zaten hamileyim” dedim. 

Dediğim gibi Almanya’da hali hazırda çalışansanız hamilelik prenseslik. Hatta o kadar abartı kanunlar var ki hamileler bundan şikayet bile ediyorlar. Örneğin bir hastanede asistan doktor iseniz kan alma, ameliyata girme, gece nöbeti, acilde çalışma gibi işlerden muafsınız. Fakat kadın cerrahlar bunun kariyerlerine zarar verdiğini öne sürerek son dönemde bu haklarını iade etmişler, şimdilerde ameliyata giriyorlar. Diş hekimleri hastayla yakın temasta olduklarından hamilelik boyunca tamamen işten ayrılabiliyorlar. Onun dışında diyelim temizlik işi yapıyorsunuz ama temizlik malzemelerine dokunmanız hamilelikte yasaklanıyor. Firmaların anneler için kendi özel kuralları da olabiliyor. Hamilelik aylarına göre korumanız artabiliyor. 

Ben de hali hazırda çoktan 4.5 aylık hamile olmuş olmam nedeniyle özel kategoriye giriyordum ama buna rağmen iş arkadaşlarım arasında herhangi bir sıkıntı veya surat asıklığı yaşanmadı, tek bir sıkıntı vardı, kontratım hala gelmemişti.

Şef tekrar kontratımı sormak için firmayı aradığında hamile olduğumu da bildirdi, tabii ki uyanık firma kontratım olmadığı gerekçesiyle beni hemen sepetledi. Kısaca hiç başıma gelmeyeceğini düşündüğüm “diskriminasyon”u birebir tüm gerçekliğiyle yaşadım.

Şimdi firmanın açısından bakıldığında ortada kontrat olmadığı için herhangi bir iddiada bulunamazdım, kontrat yoksa iş de yok diyerek işin içinden kolayca sıyrılmışlardı. 

Çok iyi bir öğrenci olduğum söylenemez belki ama başarılı bir öğrenci olduğum yadsınamaz bir gerçek. Öğrendiğim kadarıyla Alman yasaları bu yaşanılanları yasaklamıştı ve eğer bu ülkede adalet varsa şimdi ortaya çıkmalıydı. Her ne kadar elimde kontrat olmasa da işime yarayacak birkaç belge vardı. Bu işe zaten parası için girmemiştim, part time bir işti, öncesinde çok daha fazla kazanacağım bir işi bırakmıştım, üzüntüm maddi açıdan değildi. Beni üzen şey; kanunlarına ve kurallarına güvenerek geldiğim bu ülkede haksızlığa uğramak ve yabancı olduğum için kanunları bilmediğim düşünülerek kolayca sepetlenmek oldu. Almanya her ne kadar sosyalist bir devlet olsa da Dünya kapitalist, şirketler kapitalist, herkes bi şekilde kendi cebini düşünmek zorundaydı evet ama ben de salak yerine konulmaktan hiç hoşlanmamıştım. 

Bu arada bu olaylar olurken beni işe alan İK müdürü tatildeydi, arkadaşlarım onun 1 haftaya döneceğini, geldiğinde belki sorunu çözebileceğini söylediler ama benim hiç umudum yoktu. Sonuçta o da bu düzenin bir parçasıydı. 

Eşim her zamanki sakinliğiyle 1 hafta beklemem konusunda bana telkinde bulundu ama ben hem sinirli hem de sabırsızdım. 

O gece internette ücretsiz danışma veren bir avukatlık sitesi buldum, hemen olayı anlatan bir mail yazdım, ertesi gün avukat beni arayarak tüm aşamaları doğru yaptığımı, haklı olduğumu, bir dava açarsak kazanma ihtimalimizin yüksek olduğunu ve yapabileceğimiz işlemleri anlattı. Ama yine de beni işe alan İK’nın gelmesini beklememi söyledi. 

Her neyse beklenen gün geldi çattı, sevgili İK’nın tatilden döndüğü gün aradım. Bana açıkça “hamilesin, bu da firmamıza büyük para kaybettirir, kontratın eline geçmeden işe gitmek de senin yanlışın” dedi. Ben daha çok sinirlendim ve hakkımı kesinlikle aramaya karar verdim.

Bu sırada aynı siteden iş kanunlarında cevval olduğunu düşündüğüm başka bir avukata daha yazmıştım, bir görüşme ayarladık ve gerekli işlemleri başlattık. Bir dava açılırsa ortalama 1000 euro tutacak masrafları ödemeyi göze almıştım. (Gerçi daha sonra bunun da 600 euro kadarını devletin ödeyebileceğini öğrendim) Ama bir şekilde içimde adalete güven vardı, avukatıma da güveniyordum. Maddi ve manevi kazanacaklarım kaybedebileceğim miktardan çok daha fazlaydı.

Her neyse daha fazla uzatmayayım, avukatla görüşmem sonucu öğrendiğim bilgiler şunlardı;

Almanya’da söz ağızdan bir kere çıkar; yani birisi sizi işe almak için söz verdiyse yazılı bir kontrat vermesine gerek yok, eğer bu işe sözel olarak dahi alındığınızı ispatlayabilirseniz (ki benim elimde çok fazla belge vardı) iş sizin demektir. Sadece işten çıkarılırsanız veya çıkarsanız yazılı belgenizin olması gerekir ki ben böyle bir belgeyi imzalamamıştım. 

Hiçbir kadın hamile veya anne olduğu için işe alınırken ayrıma maruz kalamaz, ancak bu işin bir hamile tarafından yapılamayacak ağır bir iş olması durumunda(örn inşaat işçiliği) bu durum baştan iş ilanında belirtilmelidir. 

Hamile bir kadın hamileliği ve doğum sonrası 6 hafta boyunca koruma kanunlarına tabiidir ve bu süreçte ne sebeple olursa olsun işten çıkarılamaz. 

Almanya’da bir de şöyle bir olay var, bir hukuki probleminiz olduğunda ilk önce avukata başvuruyorsunuz. Avukat dava açmadan önce sizin için problem yaşadığınız kuruma bir mektup yazıyor( Türkiyede de bu aralar arabuluculuk olarak geçiyor sanırım) ve bu şekilde dava açılmadan kısa sürede sorununuz çözülebiliyor. 

Avukatımla yaptığım görüşme sonucu bir mektup yazılmasına sorun çözülmezse dava açılmasına karar verdik. Avukatım öncelikle mektubu yazdı ve daha sonra firmanın genel merkezini aradı. Firmanın avukatı olaylardan hiçbir şekilde haberdar olmadıklarını, hamilelerin başlarının üstünde yeri olduğunu, şirket olarak hamilelere özel koruma kuralları olduğunu, bunu yapan kişilerin bana özür borçlu olduğunu ve bir an önce sorunu çözeceğini bildirdi. İki gün içerisinde kontratımı planlanan günden başlatarak( yani işe gitmediğim 2 ay dahi maaşım ödenmek üzere) gönderdi. 

İnsan kaynakları beni arayıp kontratımı imzalamak üzere şubeye çağırdı. Özür dilemedi ama gözlerime bakamamasından yaşadığı utancı gördüm. Bu da ona bir hayat dersiydi. Ben de zaten kin tutmayan birisi olduğum için o günden itibaren sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandım. 

Bu durumu anlattığım Türk arkadaşlarım mobbing yaşayabileceğimi söylediler ama aksine arkadaşlarım döndüğüm için çok mutlu oldular, çoktan 6.5 aylık hamile olmam nedeniyle mesai saatim günlük 4 saate düşürüldü. Kimse bu durumu problem yapmadı, bu işi çok istediğim için çok severek yapıyorum, zaten hamileliği bir ayrıcalık olarak görmüyorum, buna rağmen biraz iş yaptığımda arkadaşlarım “dur sen hamilesin, sen otur dinlen, aman sen ye, hadi al bi bardak süt iç” şeklinde sürekli beni pohpohluyorlar, gayet keyifli ve uyumlu çalışıyoruz… derken işe başladığımın 3. gününde Charlie’nin melekleri geldi. Yani iş güvenliği uzmanları… Ben sadece bana tavsiyelerde bulunacaklarını sanıyordum, çünkü isimleri o şekilde geçiyor, ama iş öyle basit değilmiş. Bu uzmanların görevi hem annenin güvenliğini sağlamak hem de işyerini olası bir kazadan dolayı yaşayacağı tazminattan korumak. Neyse uzmanlar boyuma posuma sağa sola baktılar, sonra işyerini bazen eğilmem gerektiği ve kendimi kötü hissedersem uzanmak için yatak olmadığı gerekçesiyle güvensiz olarak değerlendirdiler, bu şekilde raporladılar. “Yaa, ben evde bunun fazlasını yapıyorum, kocam bana bu kadar iyi bakmıyor” desem de bir şey değişmedi, “amacımız seni, bebeğini ve işvereni korumak, bizim işimiz bu” dediler, raporları imzalayıp gittiler….

Bu sefer top yine firmadaydı, rapora göre hareket edip beni bu sefer ücretli izinle eve yollayabilirlerdi, yani toplamda sadece 4 gün çalıştığım iş için 18 ay maaş alacaktım ya da şartları düzeltip beni çalıştırmaya devam edeceklerdi, ilk şık benim hiç hoşuma gitmedi, birincisi işimi ve arkadaşlarımı gerçekten seviyor ve çok eğleniyordum, ikincisi de hakkımı aramıştım tamam ama bu biraz fazla olmuştu. Benim bildiğim Almanlar risk almaz, beni kesin eve yollarlardı.

Neyse ki korktuğum olmadı, şartlarımı biraz daha hafifletip, 4 saatlik mesaimin arasına bolca mola koyup şimdilik çalışmama devam etmeme karar verdiler, böylece ben de keyifle işimi yapıyorum, herşey yolunda.

Bakalım bir sonraki çeyrekte neler yaşayacağız, merakla bekliyorum….

Translate »